Yazmaya başlarken FG 93.7' de harika bir mix vardı, misss...
Nereden başlasam, nasıl bitirsem, yemişim kurguyu deyip anafikre bağlamak isteğiyle yanıp tutuşuyorum. Bedükkkkk sen nasıl bir adamsın, ne özgün ve şahane bir herifsin, o simsiyah takım elbisen, spor ayakkabıların ve güneş batmış olmasına rağmen (diğer tüm elemanların dahil) güneş gözlüğü mizansenini bozmamanız çok tatlıydı, sonunda biz Türklerin de uluslararası arenada izlemekten gurur duyacağımız bir sanatçımız var -Hadise ve Tarkan'dan ziyade:p- Ayrıca, seni daha önce canlı izlemediğim için kafama s.çıyim!!
Güzel cumartesi akşamında gene Maçka'dayım. Bu sefer yolu biliyorum, otobüsle gelmememin nedeni insanların ben rahatsız olana dek bakacaklarını tahmin etmem- güzellik abidesi değilimdir ama kütük de değilim elbet, çekici olduğumuz zamanlar da olmuyor değil:)
Kapı açılış 18.00 yazıyordu bilette, ben de 19.00 gibi ordaydım, ee bi güneş batsın ama, di mi? Faithless vb. artık kendini kanıtlamak için çırpınmaya gereksinim duymayan grup ve sanatçıların seyirci kitlesi de genellikle müzik zevki oturmuş kimseler olduğu için kendimi gayet rahat hissettim o güruh içerisinde.
Bedük çıkana kadar DJ Tutan diye bir eleman milleti hazırladı, fena değildi bence. Alkolle geçti gitti zaten dakikalar. Ve Bedük:)
Sahnede ne kadar kaldı inan hiç ama hiçbir fikrim yok, en harika parçalarını çaldı- My woman, electric girl, heartbreaker, automatic, on the floor, under bright with lights, offf say say bitmez şimdi, insana "daha, dahaaaaa" etkisi empoze eden ve karşında sanki hiç yorulmamış izlenimi veren biri olunca gerçekten doyamıyorsun, bu adamı tekrar izleyeceğim, kendime söz verdim, önden hem de:)))
Action başlamadan önce oturuyorum orada bir yerde, yanımdaki hatunla tanıştım ayaküstü, orijin Özbek ama Washington D.C.'de yaşıyormuş, tatil için ülkesine giderken 1 günlüğüne İstanbul'da konaklamış, adını hatırlamıyorum maalesef, 2. kez de sormiyim dedim:) Tüm akşam onla takıldım, bana uçakta tanıştığı birisinin guest list'e adını yazdırmasıyla konsere tesadüfen girdiğini anlattı, tabi o kişinin Faithless'in gitaristi olduğundan haberim yoktu!! Hatun kişisine konser grupları hakkında bilgi verdim, Böyle böyle BEDÜK diye şahane bir herif var, onu izle didim, aklın uçar. Datlım Bedük sahnedeyken bana "neden İngilizce söylüyor ki" dedi, açıkladım, "elektronik-pop şarkılara türkçe söz pek oturmuyor, ingilizce daha esnek ve uygun, zaten millet de bayılıyor ona böyle" dedim, öğrendi:)
Bu arada hatun otelde youtuba'a girmeye çalıtığını, başaramadığını ve resepsiyonu arayıp problemin ne olduğunu sormuş, ne yalan söyliyim utandım, cık cık cık diyerek de çözüme ulaşılmıyor maalesef. Hatun biz Türkleri kapalı zannediyormuş-covered dedi ama türban-sıkma başı mı yoksa direkt kara çarşafı mı kastetti bilemedim, boktan bi mevzu olduğu için de ayrıntıyı sormadım. Etrafta mini etekli, şortlu, elbiseli hoş hatunlar vardı, herkes rahattı, elde içkiler fln, bizi gayet modern buldu yani:)
Bu arada girişte 1 adet tequila bileti verdiler, Omega Gold reklamı hesabı, hatun "sadece bira alıcam, tequila sevmiyorum" diyip bileti bana verdi, didim sen cennetten mi düştün(içimden):p Efes Dark 8 tl, tequila 10 tl idi yanlış hatırlamıyorsam, ve o beleş tequila biletine bir adet de şat bardağı hediyeymiş, piiiii:) Boynuma asıp İsviçre ineği gibi dolaştım kırlarda:) Dikkatimi ne çekti, şatın gerdanını tuz değil tarçınla kaplamışlar, Gold'a yakışan aroma budur sanırsam diyip kafaya diktim:) İlk kez Gold tattım. Tadı regular olana göre daha hafif ve içimi daha yumuşaktı, çok beğendim. Zaten tequila'nın shot alınmasının sebebi Mexika'lı amigoların ucuz ve tadı kötü olan tequila'yı tek devirde götürmelerinden geliyor. Yani normalde kaliteli bir tequilayı yudum yudum içmek makbuldür (kültür mantarından nağmeler...)
Hatun asıl konser başladıktan sonra-ki yerimiz şahane olmasına rağmen- "sahne önüne gitmek istiyorum diye tutturdu, ben guest list'deyim, hatta bir kişi de fazladan hakkım var" dedi- Ben ona "bak, yerimiz şahane, kaybedersek nah buluruz, şansını zorlama" dedim kibarca ve İngilizce ama o kalabalıkta gitti ta girişe kadar, 10 dk fln sonra birileri önden bana kırmızı(sahne önü) bileklik gönderdi:)) İnatçı çıktı baby yaaa:) Milletten küfür yemek pahasına o kalabalıkta U dönüşü yapmaya razı oldum, her yanından geçtiğim kişiye "Sorry" diyerek belki turist olduğumu zannederlerse daha az küfür yerim diye düşünerekten sonunda hatunun yanına ulaştım. Maxi Jazz tam önümdeydi hocam, dahi Sister Bliss onun solunda vee şeker gitarist sağındaydı, ki aslında önemli de değil bu kısım:)))
Maxi her zamanki gibi üzerinde sadece kot ve ceketle çıktı, sonra da ceketi çıkarttı attı zaten. O kadar sevdiğim parçası vardı ki bu grubun, ard arda çalmaya başladılar neredeyse hız kesmeden ve ben hayatımda hiç dans etmediğim kadar tepindim, coştum, yoruldum, bacaklarımda derman kalmayana kadar kendimi tükettim. Bir daha ne zaman bu kadar eğlenirim, kestiremiyorum. Hayatımdaki en önemli tecrübelerden bir oldu ve hatta Armin'den bile öte. O kadar söylüyorum yani:) Onları izlediğim için gözlerim açık gitmeyecek, emin ol:)Parçaların arasında "Sun to me" sound'u fazlaca yer aldı, ve bnm albümde en sevdiğim parça olduğundan delirdim resmen:) nasıl dans ettim, kimin ayağını ezdim, kime çarptım, sesimle kimin kulağını z.ktim, hiç umurumda bile olmadı.
Benim için en unutulmazı ise bis'te sahneye geri dönerek "We Come One"ı çalmalarıydı ki benim aklımı uçuran bir şarkıdır ve bugüne kadar kaç kez dinledim sayısını bile hatırlamıyorum. Hatta çook önceleri gözlerim kapalı, tamamen etraftan soyutlanış, kulaklığımda son ses bu parçayı dinlerken onların konserinde bu parçayı söylediklerini hayal ettiğim bile oldu. Ve muazzam bir kapanış oldu bnm için diyebilirim, FAITHLESS iyi ki geldi İstanbul'a, umarım yakın bir zamanda tekrara gelirler. O konserden memnun ayrılmayacak seyircinin alnını karışlarım, dayak manyağı yaparım:) Bünye yorgun ve dinlenmeye aç, şimdilik bu kadar. Öptüm yıvrim, tschüs!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder