Şubat 12, 2012

Eczanelerde ilaçtan başka herşeyin bulunması mevzuu…

Nasıl ayakkabı ve kıyafet gördüğünde vitrine yapışıyorsun, her bir şeyi dikkatli alıcı gözüyle inceliyorsun, artık eczane vitrinleri de onlardan biri. Artık ne zaman önünden geçsem yavaşlıyorum ve bacaklara bronz görünüm veren spreyden selülit kremlerine, bağışıklık sistemini güçlendiren hatta zayıflamaya yarayan mucizevi haplara kadar herşeyi öğreniyorum bir çırpıda.
Eskiden bnm için eczane senede 1-2 kere uğradığım, kötü kokan, lanet yerler gibiydi. Şimdi pek keyifli, kalabalık hatta sorduğum ilacların bulunmadığı kandırıkçı tükanlara dönüşmüşler. Zaten ne zaman selülit kremim bitse nöbetçi bir eczanenin varlığı içime su serpmiştir gecenin köründe, he valla…

Yazmıyordum ne zamandır, biri hatırlattı sağolsun bir bloğum olduğunu, eski yazdıklarıma bir baktım, gülümsedim, kendim yazdığım için mi bilmiyorum ama sevdim yazdıklarımı, sevimli olduğumu düşünüyorum, kendimle arkadaş olmak isterdim sanırım, iyi bir companion olurdum gibi geldi.
Bugüne dair kayıt bırakmanın en iyi yollarından biri yazmak. Belki 5 yıl sonra tekrar bu  satırları okurum, hatıralar, yazıştığım insanlar, gittiğim konserler, okuduğum kitap ya da izlediğim filmler tekrar canlanır gözümde, seviyor insanoğlu nostaljiyiJ Belki 5 yıl sonra kendimi ifade etme özgürlüğüm bile kalmaz ve bir bakmışsın blog denen olay yasaklanır ülkemde, belli mi olur?

Az önce ”Miss Daisy’nin Şoförü”nü izledim, %100 dostluk bu kadar güzel ve insanın içine işleyen birşeymiş. Sonu güzel biten filmlerdi, ben bitirseydim eğer son sahne Miss Daisy’nin mezarına çiçek bırakan gözünden ince bir yaş süzülen iki eliyle şapkasını önünde tutan bir Morgan Freeman olurdu. Gözlerim sulandı önce biraz, sonra filmle hiçbir alakası olmadan ağladım, insan ihtiyaç duyuyor. Erkekler hiç mi ağlamaz gizli gizli böyle birşeyler biriktiğinde, yoksa hep güçlü durmanın gerektirdiği bir nasırlaşma mıdır ağlamamanın sebebi, merak ediyorum. Boşu boşuna kadınlara atfedilmemiş mi diyorsun (bkz:karı gibi ağlamak).

Seviyorum dramayı, filmlerde de, kendi hayatımda da. Kendimi zor yollara, imkansız ilişkilere sokuyorum devamının iyi olmayacağını da duyumsayarak. Bile bile lades oluyorum bir başka deyişle. Boş hayatımı doldurmuş oluyorum biraz, herkes gibi.

Haftasonumu puzzle tamamlama, sabahtan akşama kadar müzik, arada film ve internet ile doldurmuş bulunmaktayım. Karışık bir playlist’di ama Thievery Corp., Explosions in the Sky, Ben Harper ve Mogwai vardı bolcana. İyi hissettirdi.


Bu hafta bnm için iğrenç geçecek çünkü –dünyada 5000’den fazla business center’ı bulunan- şirketimin CEO’su Türkiye ziyareti yapacak ve toplantısını da maalesef bnm bulunduğum center’da yapacakmış buradaki yöneticiler ile birlikte, pain in the ass diye buna derim, sanki yeterince müdür ile muhatap olduğumuz yetmiyormuşçasına şimdi bir de buna panik ataklı müdür münasebeti eklenecek, en nefret ettiğim durum. İğrençlik 2 de glck haftasonumu sabahtan akşama kadar gerzek müdürümüzün bizim için ayarladığı ilkyardım kursunda harcayacak olmam. 18 saat gibi bir boka tekabül ediyor ki shittiest thing in the world diyorum. Gel ağzıma biber sür!

Haftanın iğrençliğini azaltacak güzel şeyler de var neyse ki! 2. en iyi dostum İstanbul’a gelecek, değişiklik olacak onu görmek. Ama film festivali için taa ne zaman aldığım biletler var, ama o da Polonya’ya gidecek Erasmus goygoyuna katılmak için. ”Niye Polonya?” dedim, ”kızııım her akşam parti yapıyorlarmış orda” dedi, umarım aidis fln kapmaz bu gazla:p
Vee !f başlıyor, biletlerim olmazsaydı yazmak için heyecanlanmazdım, en son katıldığım film festivali de buydu, başka özel durumları da vardır bnm için ama onları yazmak istemiyorum. Fi tarihinde gitmiştim, Emek’de izlemiştim. Çok güzel ve etkileyiciydi. Şimdi Fitaş’a talimizJ

Festivale gelen kitleyi izlemek, gözlemlemek başlıca keyiflerimden olacak. Değişik tipler, hayatların tarzlara yansıma şekli ya da üste bir beden büyük tarzlarJ

En yakın dostum –number 1- sanırım şubat sonunda nişanlanacak, bu konu hakkındaki görüş ve psikolojik travmamı bir başka entry’de yazarım, içim şişer çünkü şimdi yazarsam. Stresi az bir hafta diliyorum, sevgiler. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder