Kasım 08, 2011

Amaçsız Yaşıyorum

“Yaşam, yaşamak için onca çabaya değer mi? Bir başka deyişle yaşamı yaşamaya değer kılan tam olarak neydi?” Jonathan Safran Foer (Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın)

Kitapta okuduktan sonra düşündüm ben de yaşam amacımı, hayatta gerçekten ne yapmak istediğimi, nereye ulaşmaya çalıştığımı…Başta aklıma hiçbir şey gelmedi açıkçası, ”öleyim ben bari” dedim ama pek bir karanlık geldi bu düşünce. “Ee yaşasam”a kaydım doğal olarak.

“10 yıl sonra/içinde kendinizi nerede görüyorsunuz? Bana kısa ve uzun vadeli planlar ve hedeflerinizden bahseder misiniz?” (Klasik mülâkat sorusu. Ve benim her zaman bu klasik sorulara verilecek yalanlarım mevcuttur. Çok yalan söylerim ben iş görüşmelerinde. İşe yarıyor, gerçekten bak! Elinde zaten iş yoksa kaybedecek neyin var ki o sıkıcı görüşmede?)

“10 yıl içinde kendimi zengin, hoş, bana deli gibi aşık bir adamın karısı olarak emrimde çalıştırdığım insanlara kötülük yaparak geçiriyor olacağım” demek ve insan kaynakları kızının (bugüne kadar karşılaştıklarım hep bağyandı çünkü. Erkek hemşire kadar değişik bir durum erkek ik uzmanı ile karşılaşmak) şaşkın bakışlarını farkederek soruya şu cümleyle nokta koymak istiyorum: “Gerçekten çalışma hayatı, iş stresi vs. ile kendimi yıpratacağımı düşünmüyorsunuz, öyle değil mi?”

Yaşamak mevzuu ile ilgili şahsi fikrime gelince: Bence tesadüfen doğduk ve öylesine yaşıyoruz! Aha bu cümlenin altına da imzamı koyarım:p Eğer hayatta çok güzel şeylerin bizi beklediğine dair bir inanç ve beklentimiz varsa, ve madem hepimiz o kadar optimist çiçek ve böcükler isek neden etrafımızda ve ülkemizde ve dünyamızda bir sürü karamsar insan var? Bu kadar iyimserlik ve güzel duygularla ve umutlarla çok daha iyi bir durumda olabilirdi şu an insanoğlu?!

Zevk aldığımız şeyler için yaşadığımızı varsaysak? Sevişmek, güzel bir yemek, spor yapmak…sadece bunlar için de yaşamak yeterli gelmedi bana. Ne yani bağımlılık hatta hedonizme mi indirgeyelim o kocaman yaşama sebebi sorunsalımızı, yok olmaz öyle şey.

Dediğim gibi aslında sadece yaşamak için yaşıyoruz, yapacak daha iyi birşey gelmiyor aklımıza, zaten fazla bir seçenek de yok: yaşamak vs ölmek.

Bu tekdüzelikten sıkılınca da hayatımıza renk gelsin diye sevgili oluyoruz, yemek yapmayı öğreniyoruz, evleniyoruz, çocuk ya da köpek yavrusu evlat ediniyoruz (ben köpeği tercih ederdim şahsen), boşanıyoruz, İspanyolca kursuna gidiyoruz, kendine yardım kitaplarına sarıyoruz, temizlik yapıyoruz…vs. Hep belli bir süre zarfını doldurmayı amaçlıyoruz. 24 saati yani. Daha sonra haftalar ve bir ay, ve aylar…Geriye dönüp bakınca da “vayy be 1 sene nasıl da geçmiş” diyoruz. Tüm yaptıklarımız o süreyi doldurabilmekle alakalı.

En kısa vadeli hedefim bu günü tamamlayabilmek..
  Kısa vadeli hedefim haftayı canlı çıkarabilmek…
  Orta vadeli hedefim 1 aylık sürede kendime zarar vermemek…
  Uzun vadeli hedefim 1 Ocak’a kadar Şeker Kız Candy transformasyonumu   tamamlamak!”

Realistik düşündüğüm için bağışlayın beni, en zayıf olduğum nokta budur. Ama takdir edersiniz ki 1 yıl da çok uzun bir süredir.
Kendimi en güçlü gördüğüm nokta ise, anladığınız üzere, planlı davranış alışkanlığımdır. Önümüzdeki bir yılın planı bellidir bnm için. Günler dolu geçmezse olmaz. Dolacak, ama öyle ama böyle dolmak zorunda. Yoksa ne yaparım ben?
Her sene hedeflerim 31 Aralık gecesi resetlenir, Cnbc-e’de Victoria’s Secret şovun başlamasıyla da tekrar hayata geri dönerim.
Kısacası şirketiniz için değerli bir asset olacağımı düşünüyorum.

*****sessizlik******

“Teşekkürler, biz sizi ararız.”
“Asıl vakit ayırdığınız için ben teşekkür ederim.”


PS: Şu sıralar iş aradığımdan dolayı konunun içine sızıverdi kabusum. O sebepledir yani.

2 yorum:

  1. senin acilen tedaviye ihtiyacın var.. bu öyle doktorluk iş değil.. hemen bu cumartesi gününe 5-16-22-34-35 ve 41 rakamlarını sayısal kolona işaretliyorsun.. ve ilk iş günü gidip sessizce parayı hesaba nakledip, sırtına yekten bir çanta alıp toz oluyorsun.. ve işe haritanın sağ tarafından taramaya başlayıp dünyayı bi kaç kez kolaçan edip geri dönüyorsun..ve sonrada işte hayat buymuş deyip arada banada okkalı bi küfür savurabilirsin..

    yoksa olacaklar dünkünden farklı olmayacak.. yatağının sağında duvar oduğu için gene soldan kalcaksın.. üstelik gece yarısı bastıran çişin halen efil efil mesanede fokurdar durur.. hem sonra gene o aptal müge anlı suratlı karıları tekrar tekrar televizyonda görecek, yemek için kolaya kaçıp makarna yapacaksın.. gene saat gece yarısını geçecek ve sen elindeki kitaptan iki satır okumadan çoktan uykuya dalmış olacaksın.. üstelik gene çişin gelmişken :p

    YanıtlaSil
  2. Laaaaaaaaan!

    İlk paragrafı sevdim, ikincisinde yazdıklarını sevmedim, çok ızdırap vericiydi o fotoğrafı kafamda çizmek. İlkinden istiyorum! Birşeyler yapmam gerek. Hemmen silkiniyorum, beceremezsem kendini tokatlayacağım. Teşekkür ettim:)

    YanıtlaSil