Nisan 24, 2012

Turlara Dair Söylenesi Birkaç Şey

Şimdi  yazmadan önce belirtmem gerekir ki, kahretsin gözlem yapmadan duramıyorum!! Yazıya da bu nedenle giriştim zaten.  “Türk insanı ile seyahat”e dair birşeyler paylaşmam gerektiğini düşündüm. Şehirler arası olsun, kısa mesafelerde olsun çok kez yolda bulundum, tanımadığım  insanlarla dirsek teması kurmam gerekti. Bakalım aklımda neler kalmışJ
Bugüne kadar sadece ülke sınırları içinde seyahat ettiğim için izlenimlerim de bu doğrultuda olacaktır, o yüzden sizlerin multi-national tecrübeleriniz varsa lütfen paylaşınız. Irkçılık gibi bir problemim yok, Beyoğlu’nu Arapların istila etmesi  haricinde!

  • Gidilecek mesafeye bakılmaksızın, ilk mola yerinde markete, ya da ona benzer ne varsa, uğranıp bir sürü abur cuburla otobüse dönülür, görsen kıtlık çıktı ya da otobüste olmak junk food krizi tetikliyor fln zannedersin.
  • Allahsızın biri illaki o koltuğu geriye ittirmek zorundadır, olmazsa olmaz.
  • Her seyahatte illa ki embesil bir çocuk da olmak zorundadır, eğer o kota dolmazsa otobüs hareket etmiyormuş, aralarında psişik bir bağ varmış...
  • İnsanımızın yediği yemekleri, gittiği mekanları, kaldığı konaklama işletmelerini beğenmemeleri esastır. İşin garibi de bu gerçek bir tavır değildir. Ya da şöyle anlatayım: Önüne konulan gözlemeleri silip süpürdükten sonra onun güzel olmadığı ile ilgili tüm yakınmalar benim huzurumda absürtdür! Gören de her hafta Papermoon’da yemek yiyen gurme mizaçlı insanlar olduklarını sanacak. Yüksek profilli olmaya özenmenin sonuçlarıyla tüm akşam aynı masada oturduğumdan dolayı bu durum gerçekten rahatsız edici boyuttaydı. Tüm akşam mevzu şuydu: BIK BIK BIK....
  • Tarihi bir konakta kalıp iPad’ini, cep telefonunu vs.sini şarj etmek için odada sadece bir adet priz bulunmasına tepki gösterdiler. Banyolar enteresandı örneğin, dışarıdan bakınca gömme gardırop zannediyorsun, kapakları açıyorsun içerisi banyo meğer, 2 basamak var girişinde, onları çıkıp banyoya giriyorsun, evet bildin bunu da beğenmediler. Açıkçası çok eğlenceliydi, ya da benim mizah anlayışım biraz çağ dışı.
  • Eline 1600tl’lik Canon bilmem ne model foto. makinası alan herkesin gördükleri dışkıya kadar görüntüleme meraklarına anlam veremiyorum. Parası olan herkesin fotoğrafçı kesildiği bir dönemde miyiz nedir? Feysbuka fotoğraf koymak için gayet pahalı çabalara girişiliyor gördüğüm kadarıyla. Ve bu sadece ego tatmini ile ilgili, yani madem param böyle fancy birşey almaya yetebiliyor, çünkü bilmem ne karta 12 taksit imkanı varmış, tanıdıklara hava atarım, içmeye ayranım yok ama imaj herşeydir!
  • Ve ömrümün sonuna kadar “poz için parmağıyla bir yeri gösteren figürler” de görmek istemiyorum, zihnimdekiler beni bir hayli götürür çünkü.
  • 10 dk.lık bir mola 10. sürmelidir, böylece vakitli ve planlanan bir saatte eve dönebilirsiniz. Sanki otobüs molaları alınan yerler dünyanın en şahane yerleriymiş gibi mevzu uzar da uzar, onun tuvaleti, bunun sigarası derken arabanın motoru bile soğur. Kaçış yok o yoldan, sike sike gidicez, ne zorlaştırıyorsun, bin şu araca da defolup gidelim!
  • Katıldığım trekking turlarından birinde aynı güzergahtaki bir başka grupla karşılaştık, çimlerin üzerine 10 dk keyif için uzandığımızda, normalde kullanmaları gereken yolda bir dere geçişi var, ama eriyen kar suları, yağmur vs. sebebiyle derenin debisi artmış, artmamış hatta bildiğin coşmuş, paçaları sıvayıp suya girsen kesin akıntıya katılıp dengeni kaybeder suya düşersin. Bu sebeple geri dönen ve rampalı bir yoldan gitmek zorunda kalan o gruba denk geldik. İçlerinde 80 kiloluk suratı kıpkırmızı kesilmiş orta yaşlı menapozlu bir kadın da var, kim onu kandırdı bu tura katılmak için bilmiyorum ama kadın rehbere acayip sinirliydi, “biliyorsunuz zannedip geliyoruz, yol değişti diyip bunca yolu yürüttünüz, olmaz ki böyle şey” diye şarladı nefes nefese kendini yere bırakırken. Benim için bile yoruculuğu vardı. Orta zorluğu olan o parkura kim neden bu kadını aldı bilmiyorum, evde sadece kendi sinirini bozabileceği aktiviteler yapıp menapozun tadını çıkartsa daha iyi olurdu kanımca.
  • Gene bir başka parkurda mola anında bir karı-koca saniye kaybetmeden sırtçantalarından ayçekirdeği çıkarttı, güzel doğanın tadına varmaları gerekirken senkronize bir biçimde –ki en sinir bozucu yanı buydu- çekirdek çitlemeye başladılar. Fırsat kolluyorlarmıs gibi, awkward ötesi! Freaks!
  • Gezmek için gittiğiniz müzede birden fazla gruba denk gelebiliyorsunuz, haliyle sıkıcı birşey.  “Nerde çokluk, orada bokluk” özlü sözünü doğrularcasına...Bzm grubun rehberi güzel güzel bir odada bize bilgi verirken, paldır küldür, sürüden ayrılan tiplerin gürültülü bir şekilde alanımıza tecavüz etmesi, bize 350-400tl verip adı duyulmuş x turizmin bilmem ne turuna katılmış sonradan görme tabiatlı insanın parayla bazı şeyleri edinemeyeceğinin kanıtı gibiydi, mesela saygı göstermek! Zaten o hanzo kişi(ler) “gerçek merak” ile motive edilmiş olsalardı illa ki kulak kabartıp bir köşede sessizce anlatılanları dinlerlerdi, değil mi? Manzara şu: O odadan bu odaya koşturma biçiminde bakayım, bağırarak “aaa bak burda bu var, burda da bu var” diye arkadaşlarını haberdar eder, açıklamaları okumaz, salak makinaları ile gördüklerini ölümsüzleştirdiklerini zannederler.
  • Eğer açık havada bir yerleri görmeye gidiyorsanız ve gördüğünüz yerler doğa harikası ve siz bir “karıncayı bile incitmeyeyim, minimum zararla buradan ayrılayım” derken çapulcu kılıklı tiplerin “ayy ne güzel, madem o çiçeği kökünden yolmaya fiziken gücüm yetebiliyor, o zaman ne duruyorum, bu güzelliğe SAHİP OLMALIYIM! ” hissiyat ve içgüdüsüyle nasıl bir bencillik ve cahillikle doğanın canını yaktıklarını gödüm. O güzelliği yolup gittiler gerçekten, kendilerinden sonra gelecek kişiler belki de hayatlarında ilk defa sadece orada görecekleri x çiçeğini artık hiç göremeyecekler.  Ne kadar acı, değil mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder